ELEKTROMANYETİK RADYASYON VE ZARARLARI
 


 
Elektromanyetik Radyasyon Yayan Ev Aletleri

Hayatımızın her alanında yaygın olarak kullanmakta olduğumuz elektrikli ve elektronik aygıtların vücudumuz üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu değisik çevrelerce dile getirilmektedir.

AC motorlar, dijital bilgisayarlar, hesap makineleri, yazıcılar, modemler, dijital devreler, cep telefonları ve yüksek gerilim hatları gibi birçok aygıt ve tesisatın neden olduğu elektrik ve elektromanyetik alanların insan vücudu üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayacak yani kalkanlama etkisi olan tekstil yüzeylerine olan ihtiyaç artmaktadır. Dünya sağlık örgütü WHO verilerine göre evlerde kullanılan bazı elektrikli alet ve elektronik cihazların neden olduğu elektrik alan siddetleri Tablo 1 ‘de verilmektedir.

Elektrik iletim hatlarının hemen altında  (10kV/m) gibi yüksek değerlere ulasan elektrik alan siddeti evsel kullanım cihazları için 30 cm mesafede çok daha yüksek seviyelere çıkmaktadır. Asağıdaki tablo dikkate alındığında günlük hayatta çevremizde bulunan pek çok cihazın sağlığımız üzerinde tehdit olusturduğu görülmektedir.

 

Tablo 1. Bazı elektrikli ev aletlerinin neden oldukları elektrik alan siddetleri

Elektrikli cihaz Elektrik alan siddeti

(V/m)

Stereo radyo

180

Ütü

120

Buzdolabı

120

Mikser

100

Tost makinesı

80

Saç kurutma makinası

80

Renkli TV

60

Kahve makinası

60

Elektrikli süpürge

50

Elektrikli fırın

8

Ampul

5

Elektromanyetik alanların vücudumuz üzerindeki etkilerini azaltmak , çocuklarımızı korumak ve onlara daha doğal bir yaşama hakkı sağlamak için asağıdaki yöntemler önerilmektedir.

- elektro manyetik dalgalara karsı koruyucu perde , boya veya elbiselerin kullanılması
- elektrikli cihazların bir arada ve birbirine yakın mesafede kullanılmaması,
- elektrikli cihazların uzun süreli ve yakın mesafede kullanılmaması
- uygun besinlerin alınması, A ve C vitaminleri, protein

 

MİKRODALGA FIRIN KULLANIMI VE MİKRODALGA FIRIN ZARARLARI

Mikrodalga fırınların da bilinçsiz kullanılmaktadır. Mikrodalga fırını mutfakların görselliğini tamamlaması açısından herkesin çok rahat görebileceği yere koyuyorlar. Mikrodalga fırın çalıştığı zaman çocuğun baş hizasında olmamalı. 1,40 metrenin mutlaka üstünde olmalı, insanların en az geçtiği yere konulmalı. Mikrodalga fırının bulunduğu duvarın arkasındaki odada çocuk beşiğinin bulunmamalı. Arka tarafına da sızıntı oluyor. Ön tarafına çok ciddi oranda mikrodalga yayıyor. Çalışırken hiçbir zaman yanında durmayacaksınız. En az bir metre uzağında olacaksınız. Çalışırken 20 santimetre önünden bir çocuk sürekli geçiyorsa çocuğu mikrodalgayla ışınlıyorsunuz demektir. Mikro dalga fırın çalıştığı zaman evinizde baz istasyonu var demektir. Mikrodalga fırının çok yakınındaysanız baz istasyonuyla karşı karşıyasınız demektir.

ABD'de bir öğrencinin yaptığı çalışmada birbirine eş iki bitki almış. Yine aynı kaynaktan gelen suyun yarısını mikrodalgada, diğer yarısınıda tencerede kaynatmış. 

Sonra bitkilerin birini mikrodalgada kaynatılmış su ile, diğerini tencerede kaynatılmış su ile bir süre sulamış.

1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-

‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler. 

Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır. 

Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.

Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit edilmiştir. 

Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir. 

Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna karşılık lenfositler düşmüştür. 

Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir. 

1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir. 

Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla 10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir. 

‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle tanımlamıştır : ‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan basıncı ortaya çıkar. 

Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk, huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları ile ilgili sorunlar ve kanser görülür. 

Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar. 

Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha azalmasına yol açmaktadır. 

Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir.