Elektromanyetik alanların vücudumuz
üzerindeki etkilerini azaltmak , çocuklarımızı korumak ve onlara
daha doğal bir yaşama hakkı sağlamak için asağıdaki yöntemler
önerilmektedir.
- elektro manyetik dalgalara karsı
koruyucu perde , boya veya elbiselerin kullanılması
- elektrikli cihazların bir arada ve birbirine yakın mesafede
kullanılmaması,
- elektrikli cihazların uzun süreli ve yakın mesafede kullanılmaması
- uygun besinlerin alınması, A ve C vitaminleri, protein
MİKRODALGA FIRIN KULLANIMI
VE MİKRODALGA FIRIN ZARARLARI
Mikrodalga fırınların da bilinçsiz kullanılmaktadır. Mikrodalga
fırını mutfakların görselliğini tamamlaması açısından herkesin çok
rahat görebileceği yere koyuyorlar. Mikrodalga fırın çalıştığı zaman
çocuğun baş hizasında olmamalı. 1,40 metrenin mutlaka üstünde
olmalı, insanların en az geçtiği yere konulmalı. Mikrodalga fırının
bulunduğu duvarın arkasındaki odada çocuk beşiğinin bulunmamalı.
Arka tarafına da sızıntı oluyor. Ön tarafına çok ciddi oranda
mikrodalga yayıyor. Çalışırken hiçbir zaman yanında durmayacaksınız.
En az bir metre uzağında olacaksınız. Çalışırken 20 santimetre
önünden bir çocuk sürekli geçiyorsa çocuğu mikrodalgayla
ışınlıyorsunuz demektir. Mikro dalga fırın çalıştığı zaman evinizde
baz istasyonu var demektir. Mikrodalga fırının çok yakınındaysanız
baz istasyonuyla karşı karşıyasınız demektir.
ABD'de bir öğrencinin yaptığı çalışmada birbirine
eş iki bitki almış. Yine aynı kaynaktan gelen suyun yarısını
mikrodalgada, diğer yarısınıda tencerede kaynatmış.
Sonra bitkilerin birini mikrodalgada kaynatılmış su ile, diğerini
tencerede kaynatılmış su ile bir süre sulamış.
1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde
hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin
kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-
‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı
moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve
enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler.
Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin
keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve
enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan
gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır.
Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna
fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana
gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın
üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.
Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması
kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak
ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil
değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit
edilmiştir.
Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış
süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız
edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü
değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir.
Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin
kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve
toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna
karşılık lenfositler düşmüştür.
Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık
yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek
tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan
bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir.
1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan
Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da
yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga
hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi
çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde
yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları
olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için
kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla
10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu
miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir.
‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga
radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar
tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle
tanımlamıştır : ‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan
basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir
sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan
basıncı ortaya çıkar.
Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk,
huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon
bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları
ile ilgili sorunlar ve kanser görülür.
Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların
bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar.
Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser
türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha
azalmasına yol açmaktadır.
Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi
oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu
gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve
dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir.